20 saat suren uzun upuzun bır ucak yolculugundan sonra yeniden Istanbul'dayım..
BIR YOLCULUK BASLIYOR

Saturday, March 31, 2007
Thursday, March 29, 2007
BIR KISA SOLUK
bir sehri tanimak icin en az 6 ay gerekiyormus anladim..sokaklarda kaybolmadan dolasmak icin, ya da bir dukkanda soluklanip iki sohbet etmek icin en az 6 ay gerekiyormus..bir yasami yeniden kurmak icin en az 6 ay gerekiyormus anladim..bilmeden sectigim bu sehirde artik ben de onlar gibi yasiyorum.Yemeklerimi onlar kadar gec yiyip kahvaltiyi kahve ile gecistiriyorum. Oglen 16 seritli ana caddede beklerken deli gibi giden otobus soforlerine onlarla ayni anda kufrediyorum..Sonra aksam ustu yolum trafiga kapali Florida caddesinde palyocalar,yagli boya resim satan seyyar saticilar arasindan geciyorum.Bir dukkandan yukselen tango ezgileri beni digerine kadar tasiyor..Yoruluyorum.Bu sehrin karmasikligi yoruyor insani. 19.yy mimarisi olaganustu binalarin yaninda aynali pancereli modern binalari gormek insani yoruyor. Ekonomik krizden sonra ucak bileti,ev kirasi gibi giderlerin turistler icin iki kati olmasi yoruyor. Supermarkette ya da kafeteryada beklerken sohbetin hizmetten once gelmesi yoruyor.Askeri rejimlerce ahlaki bozuyor diye yasaklanan tangonun kendilerinden daha cok turistlerce benimsenmesi yoruyor.Ulkenin butununu yansitmayan bir Avrupa esintisi yoruyor insani.Avrupa kokenli ailelerin sehrinde Latin kokenlilere vize gerekiyormus gibi davranilmasini gormek sizi yoruyor.Ama sonra alisiyor insan. Her buyuk sehir binbir surat barindiriyor icinde. Her ulkenin bir vitrin sehri var elbet.Burasi da oyle...Tum ekonomik krizlere ragmen ayakta kalmaya devam ediyor...Sicak,konuskan insanlari tanidik geliyor.Maco erkekler ve bagimli kadin modelleri size tanidik geliyor. Olumsuzluklara ragmen yasami girgira almalari tanidik geliyor.Kendine ozgu yasam bicimleri ilginizi cekiyor...Aksam is cikislari bir picada tabagi (kasar peynir,sucuk dilimleri) ve bir bardak soguk bira ile sorunlar unutuluyor. Tiyatrolari, sinemalari , hemen her kosedeki ucretsiz sanat gosterileri,24 saat calisan otobusleri,cogunlugun butcesine uygun yemek-icmek kulturu ile bu sehir yasiyor. Aksam en erken 21.45 gibi bir restauranta gidip,eskiden hemen hic alisik olmadigim orta pismis leziz bir biftek ile ev sarabi soyluyorum. Biliyorum ki;dunyanin en lezzetli bifteklerini burada yiyorum.Cebimi yakmayan hesabi odedikten sonra,dusunuyorum ve "iyi ki geldim diyorum. Bu zamani iyi ki kendime tanidim..bana kendimle kalmayi,kendimi bulmami ve yasami oldugu gibi kabul etmeyi ogretti..Dondugum yerde hicbir sey degismedi biliyorum.Sadece belki ben degistim.. kimbilir..
Saturday, March 24, 2007
DONUS HAZIRLIKLARI

........................................................................................................................................................................................................................................................................................Her guzel hikayenin bir sonu oldugu gibi benimkinin de var elbet. Son gunlerime geldim.Ancak halen
fotograf cekmek konusundaki uyusuklugum suruyor. Bu kadar ehli keyifligim beni bile bunaltti. Bugun bari film alip uc bes koseyi cekeyim. Yoksa kimse Buenos Airese geldigime inanmayacak. (haha) Belki de gitmek fikrini beynimde kabul etmek istemeyisimdendir kimbilir. Son haftama girdim.Gunlerim arkadaslarla son yemekler,son alisverisler ile geciyor.Icimde garip bir huzun var.Ancak mutsuz degilim.Yasadigim her gun icin mutluyum.
Thursday, March 22, 2007
SAN IGNACIO MINI VE POSADAS





..................................................................................................................................................................................................................................................Guarani bir gun olecegini biliyordu ancak olmekten korkmuyordu.Cunku yasamda belirli bir mukemmellik duzeyine erisen insanlarin olumu yasamadan direk olarak baska bir yere KOTULUGUN OLMADIGI TOPRAKLARA gidecegine ve orada bitkilerin bereket ve bollukla yetistigine ;dansin ve eglencenin hic dinmeden surdugune ve kimsenin yorulmadigina dair guclu bir inanci vardi.-El Guarani-Bartoleme Melia"
Bu satırları Iguazu Dogal Parkı duvarında okudugumda dusundum..Bu cografyada yuzyıllardır kendi inanclarıyla kendi gelenekleriyle yasayan bir topluluk vardı.Ancak beyaz adamin koloni sisteminde Incile uygun "Evanjelik" bir sistemden baska guclu bir inanca maalesef yer yoktu..Ispanyol taci bolgeyi kolonilestirmek uzere harekete gecmis..Su an Paraguay, Arjantin ve Brezilyanin bir bolumunu kapsayan bir cografyada sayilari 30 bine yakin yerli halkin ilkel ve gocebe yasam bicimlerini "azaltip";onlari Hristiyan politik sistemi etrafinda yeniden "toplamak""gerekmis (!) (reduccion & congregacion).Iste bu hedef ugruna 17.yy basinda Jesus Company tarafindan bolgede 30 Misyon kurulmus..Beni bolgeye ceken ise surecin bundan sonraki kismi oldu.(Laf aramizda biliyorsunuz Bush da Evanjelik mezhebine bagli.Onun yaptiklarini yorumlamak size kalmis)
GUARANI MISYONLARI
Kuzeyden gelen bagimsiz bir topluluk olan Guaraniler yagmur ormaninda 600 yildir huzur icinde yasiyorlarmis.Topragi islemeyi gayet iyi bildiklerinden bolgede misir,fasulya,pamuk yetistirmisler.Kadinlar ve cocuklar tarlada ekimle ugrasirken,erkekler avlanma ve balik tutma gibi islerle sorumluymus.Shaman geleneklerine bagli olan kabiledeki buyucuye Paye deniyormus.Sonra bolgeye ispanyollar gelmis..Ancak Cizvit papazlar onlari " dine kazandirmak" icin oldukca farrkli bir yontem izlemisler.
SAN IGNACIO MINI
Bu hikayeyi ogrendikten sonra o taslara dokunmadan geri gelmek istemedim.Ancak Iguazuya 5 saat mesafedeki harabeleri bavulumla gezemeyecegim icin once 6 saat mesafedeki bassehir Posadas'a bilet aldim.Sonucta geceyi otobus yolculuguyla gecirmek bana daha akillica geldi. Bunun icin Iguazudan otobuse bindigimde saat sabaha karsi 04.00 u gosteriyordu.Saat 10.00 da Posadas terminale geldigimde bavulumu emanete verip,ilk otobusle San Ignacio miniye gittim. Hersey yolunda gitmis ve harabelere ulastigimda saat 11.00 olmustu.
UNUTULMUS TARIH
Yemyesil bir arazide kiremit rengi kalin sutunlar arasindan ilerledim. bunlar papazlarin ikamet ettikleri evlermis.Cogunun sadece 4 duvari kalmis..sagli sollu bu taslar beni futbol sahasi genisliginde bir meydana cikartti.Ve iste orada tam karsida kilisenin giris duvarlari ile karsilastim..74 metre uzunlugunda 24 metre genisliginde bu iki duvar kirmizi kumtasi ile yapilmisti.(maalesef benim sansima birinde restorasyon calismasi vardi).Ancak yemyesil arazinin uzerinde zamana direnen bu renkli duvarlar beni cok etkiledi.Uzerlerindeki tas oymaciligina hayran oldum.
CIZVIT PAPAZLAR
Her biri alaninda birer entellektuel olan misyoner Papazlar oncelikle Guarani dilini ogrenmisler. Yani bolgede yerli halkla icice bir yasam kurmuslar.Yerlilere marangozluk,nalbantlik,ticaretin sirlarini ogretmisler.Elbette tum bu gelismeler bir amac ugruna yapilmis.Bu ortak yasam duzeni dini asimilasyonla paralel olarak gelismis.Yani Guaraniler Hristiyanlasirken; her gecen gun kendi ayaklari uzerinde biraz daha durmaya baslamislar.1647 de 28 bin olan Guarani nufusu 1732 de 141 bin,1768 de 90 bine ulasmis.
Her bir misyonda sosyal bir sistem kurulmus.Ekili alanlarin gelirleri Aba Mbae (Guarani ve ailesi) ve Tupa Mbae (Tanriya ait) seklinde ikiye ayriliyormus.. Guarani kendi bolumunu ailesi icin ekip urun alirken,Tanriya ait bolum kilise giderleri,egitim ve kultur ile Cotiguazu denilen kabiledeki yanliz yasayan dul ve yasli kadinlar icin harcaniyormus.Erkekler kirsal alanda calisirken, kadinlar yemek,dikis ve gunluk islerle ilgileniyorlarmis.Bu ortak yasam sistemi sayesinde Guarani Misyonlari bir cok istilaya,salgin hastaliklara ve Brezilyadan gelen kole tacirlerine karsi durup tam 150 yil ayakta kalmis
ISPANYANIN NEFRETI
Guaranilerin giderek artan serveti ve gucu bir sure sonra Ispanyol hukumetinin gozune batmis.Cunku her nekadar Ispanyaya bagli olsalar da politik ve ekonomik yonden bagimsiz bir duzen elde etmisler. Bu da beyaz adamin koloni ruyasi ve hukmetme egosuna elbette ters dusmus. Ispanyol taci 1767 yilinda butun Cizvit papazlari gorevlerinden azledip,misyonlari kapatma karari almis.Papazlarin bolgeden kovulmasindan sonra Guarani misyonlari kendi kaderlerine terkedilmis. Ve yabanci istilalar sonucu kisa surede eriyip yokolmus.
.
MISYON
Tahmin edersiniz.. Kulagimda The Mission (Misyon) filminin tinilari esliginde dakikalarca taslarin arasinda dolastim. Kimileri siyaha calan bu dev tuglalara dokundum.Bu taslar tarihde benzersiz bir sosyal ve kulturel deneyime tanik olmuslardi. Sanki 400 yil once yasanan bir masalin icine gitmek istedim. "Yemyesil cimenlerin uzerinde kosan yerli cocuklarini hayal ettim. Az ileride kapsonlu siyah uzun tunikli papazlari gozledim.Zanaat atolyesinden gelen cekic seslerine kilisenin can sesi karisti. San Ignacioda aksam oluyordu.." Iste boyle onlarca
kucuk sahne zihnimden akip gecti..Oysa gordugum onlarca kirik dokuk duvardan baska birsey degildi...
POSADAS
Cizvit misyonlari dagilsa da halen bolgede binlerce Guarani kokenli aile yasiyor.Bolgede halen bircok hayvan ve bitkinin ismi Guarani dilinde taniniyor.Yani Guaraniler tum dini ve politik asimilasyona ragmen muzikleri , danslari, sarkilari ile halen ayni topraktalar.Harabelerden ayrilip tekrar 1 saat otobus yolculugu ile Posadasa geri dondum. Buenos airese otobusumun kalkmasina yaklasik 5 saat vardi. bunun uzerine sehre inip biraz dolastim.Posadas yemyesil parklarla dolu guzel bir sehir. zaten bolgenin cografi yapisi geregi heryerden doga fiskiriyor.Ben de ailemin talebi uzerine cicek tohumu bulmaya karar verdim. ancak maalesef
supermarketlerdeki Hollanda kokenli tohumlar disinda pek bir sansim yoktu. Son sordugum cicekci,"Parklarda agaclarin altindaki tohumlari toplayin" dedi..ben de oyle yaptim. Gulmeyin. Gercekten.Dedektif gozlerimle parklardaki agaclarin etrafindan dolandim.Cevredekiler birsey dusurdum falan zannetmistir. Dunyanin obur ucunda agac dibinden tohum arakliyorum diye de bir yandan icimden guluyorum.Sonra uc bes agac dibinde buldugum tohumlari cebime attim. Ancak iklim sartlari ve benim bavulumun havasizligi yetismelerine firsat taniyacak mi,bakalim,gorecegiz..
Monday, March 19, 2007
MACUCO TRAIL-YAGMUR ORMANI VE BEN





...................................................................................................................................................................................................................................................................................
Gezegendeki bitki ve hayvanlarin yuzde 80 ini barindiran yagmur ormanlari dunyanin ekolojik dengesi uzerinde cok onemli bir rol oynuyor...Iguazu dogal Parki da aslinda 3 ulkenin "Yesil Koridoru" Brezilya ;Arjantin ve Paraguay genelinde 1 milyon 200 bin hektar orman alani var.
Iklimlerin gun gectikce degismesinden, kirlilikten, ozondan sikayet eden bizler,onu yokettikce kendi sonumuzu da kendi ellerimizle hazirliyoruz .Bu nedenle yagmur ormanini daha yakindan gormek istedim.
Parkta eglence ve selale etaplarini tamamlamistim.Ancak asil merakim selalelerin arkasinda surup giden dogal yasamla ilgiliydi.Onu daha yakindan tanimak icin ne yapabilirdim? Aradigim cevabi Danisma Merkezinden aldim.Park bunyesinde yer alan gidis gelis 7 kilometre uzunlugunda ( Macuco Hatti) denilen bir parkur vardi. Gidecektim karar vermistim.
MACUCO HATTI
Ucuncu gun sabah erkenden parka geri geldim.Danisma Merkezinden bana parkurla ilgili bir harita ve (Vahsi Hayvanlar) baslikli bir sayfalik bir uyari kagidi verdiler.(!) Saka gibi ama sonucta burasi hayvanlarin memleketiydi.Her turlu duzene ve organizasyona ragmen ziyaretcileri yine de tehlikelere karsi uyarmak ise yapilacak en akillica seydi.
VAHSI HAYVANLARA KARSI UYARI
Buradan sonra yazdiklarim baska bir gezegene geldigimin kaniti gibiydi.Bu kagidi omur boyunca saklamak istiyorum.Beyaz fotokopi kagidinin on yuzunde bir jaguar altinda da bir yilan resmi vardi.Efendim,vahsi kediler aslinda uysal ,sessiz hayvanlarmis (haha) O sizi gormezse oradan hemen uzaklasin diyordu.Ancak olur da karsilasirsaniz,yavas ve yuksek sesle konusnak gerekiyormus. Kedilerin icguduleri kacani kovalamak oldugu icin gorunce asla kosup kacmamak gerekiyormus.Ve asla yere yatip olu taklidi falan yapmayacakmissiniz.Mumkun oldugunca oldugunuzdan buyuk gorunmeye calisacakmissiniz (iste bu benim icin biraz sorun olabilirdi (ha..ha ) Cocuklari kucaginiza alip ;kollarinizi falan havaya kaldirmak gerekiyormus. Yuksek bir yerin uzerine cikmak akillica olurmus ancak asla bir agaca cikmayin deniyordu.Son olarak goz temasini asla kaybetmeden ve arkanizi ona donmeden geri geri girmek gerekiyormus..(hani evlerden uzak ama bir gun lazim olur haberiniz olsun !)
Gelelim en sevdigim(!!) hayvanlar olan yilanlara. Ormanda yururken agac kutuklarini,taslari asla yerindan kaldirmayin ve elinizi kovuklara sokmayin deniyordu.Efendim, onlarda kendilerini sikismis ve tehlikede hissetmedikleri surece zararsiz hayvanlarmis. Kacabilecekleri bir alan birakin yaziyordu.Her iki durumda da vahsi hayvanlari gordugunuz yerde park gorevlilerine haber verilmesi isteniyordu.Yaziyi okuyunca danisma merkezindeki kizin suratina baktim. Dogal olarak. " Buyuk kediler mi ? Nasil yani?Parkur guvenli mi ? " diye sordum. Bana donup "Kediler ormanda gece yasarlar"dedi..Ne olur ne olmaz:Ne me lazim bileyim de.(!!) Ve bir cesaret parkura dogru yola ciktim.
URKEK TAVUK
Kilavuz kitabim sabah erken saatte gidin diye tavsiye ettiginden,erken gelmistim ama bu sefer de parkurda kimsecikler yoktu.Daracik orman yolundan iceri dogru yurudum.Uc bucuk kilometrelik parkur 6 istasyondan olusuyordu. En son noktada selaleyi gordukten sonra ayni yoldan geri donmek gerekiyordu.Ilk istasyon 200 metre ilerideydi.Oraya kadar gidip durdum.
Galiba yapamayacaktim.Onumde ormanin icine dogru bir yol gidiyordu ve bir de ayni yoldan geri donmek zorundaydim.Ancak (ya sansima; gece uykusu kacan bir buyuk kedi karsima cikarsa? ya birazdan ayagima bir yilan sarilirsa?) gibi binlerce dusunce beynimden geciyordu. Gerisin geri parkurun girisine yurudum. Ancak bir yandan da yagmur ormanina bir daha gelebilecek miyim diye soruyordum.Hem bilinmez bir cangilin ortasinda degil,bir parkin icinde,turistler gezsin diye acilan bir parkurun girisindeydim.Bu kadar dogadan korkmamin bir anlami yoktu.Dogayla barisma zamanim gelmisti.Sirt cantami sirtima gecirdim ,nefesimi dengeledim ve yurumeye basladim.
BASKA BIR DUNYA
Etrafta sadece kus sesleri vardi.Bir de ben yanlarindan gecerken seslerini kesen circir bocekleri..
Bazen calilarin icinden bir kipirti hisseder gibi oldugumda,aldirmadan hizlica devam ettim. Sonucta sabah erken saatte hemen yanibasimda muthis bir hayat akip gidiyordu.Biraz heyecan,biraz hayranlikla ancak hicbir hayvan gormeden tam 2 kilometre ilerledikten sonra bir anda onumde fotograf makineleriyle turistler gordum.Yasasin (!)benden once parkura gelenler vardi..Elleriye bana (sessiz ol) isareti yaptilar.Orada bir sey vardi Anlamistim.Sonra onu bir agac dalinda gordum.Hayatimda ilk defa (tukan) goruyordum.Allahim ne kadar guzeldi. Kirmizi gagali kargadan biraz buyuk ve tombul bu kuslarin memleketi burasiydi. Toco Tukanlari park alaninda yasayan 5 tukan cinsinden birisiydi.Agzim acik yukari bakarken hizla ortadan kayboldu. Gercekten cok suratli ucuyorlar. Artik yanliz olmadigimin verdigi guvenle turistlerden ayrilip selalenin yanina gittim.Hani filmlerdeki gibi birden ormanin icinden karsiniza cikan ve onundeki su birikintisine dokulen bir selaleydi.Orman guzelliklerini kendi icinde barindiriyordu.
DONUS YOLU
Donuste ayni parkurdan bu kez cok daha yavas,dingin ilerlemeye basladim.Dogayi dinliyordum. Aklima cok kisa bir sure once gittigim Mel Gibson'un son filmi ( Apocalypto) geldi.Bu cografyada yasamis yerlilerin hayatlarini anlatiyordu.Filmi seyrederken ormanda bir yasamin nasil olacagini dusunmustum. Doganin dilinden anliyorlardi. Onun dengesini bozmadan baris icicnde onunla yasiyorlardi.Iste tam bunlari dusunurken tamamen dingin ormanda ileride bir kac yapragin kipirdadigini farkettim. Sanki oradan minik bir ruzgar gecmis gibi. Durdum. Film aklina geldi.Boyle oldugunda yerliler durup bekliyorlardi. Gercekten 30 saniye sonra koseden iki turistin geldigini gordum.Inanilir gibi degil.Oyle sasirdim ki. Dogruydu. Evet, eger isaretleri okuyabilirseniz ormanin bir dili vardi .Gorunen her kipirti altindan bir sey cikacagi anlamina gelmiyordu. Cogu durumda dogadaki canlilarin algilari cok daha kuvvetli oldugu icin, bizden once tehlikeyi hissedip bulunduklari yerden kaciyorlardi.Ormanla ilgili bir sey ogrenmistim.Oyle mutlu oldum ki anlatamam..Ben dogayla butunlesiyordum. Yillardir yilan cikabilir korkusuyla cimenlerin uzerinden bile yuruyemeyen ben,bir yari-tropik ormanda yapraklara bakip acaba biri mi geliyor diye bekliyordum.Inanilir gibi degil (!)
YESIL PARKUR
Yol boyunca bu sefer gozlerimi dort degil bes acinca agaclarin uzerindeki sincaplari, agackakanlari ve yanindan gectigim aglarin ortasindaki orumcekleri farkettim.Her gordugume dogaya tesekkur edip basladigim noktaya geri dondum.Parkur girisi tren hattinin yanindan geciyordu. iste tam o noktada agaclarda bir hareketlilik gordun..Kenardaki agaclarin tepesinde bir sey vardi. Yine sincap mi diye karsiya gectigimde agac uzerinde 7 yada 8 maymun vardi..Cok guzellerdi.(!)Aslinda Kahverengi Capuchin cinsi bu maymunlari park genelinde belirli noktalarda onlari gormek pek sasirtici degilmis. Cunku insanlarin onlara yemek vermesi sonucu pek kacmiyorlarmis.Parkurun belirli noktalarinda "Maymun ve Coatilere yemek vermek kesinlikle yasaktir ve cezaya tabidir" yaziyor. Cunku besledikce dogal ortamlarindan kopup adeta bir hayvanat bahcesi ortaminda yasamaya mahkum oluyorlar.
COATI
Geleim son suprize.Her yerde ismini duydugum bu hayvanlar neyin nesidir demeye kalmadan son 200 metrelik Yesil parkurda karsima ciktilar. Uzun burunlu kuyruksuz hayvanlardi ve cop
kutusundan yemek arakliyorlardi... Soylendigi kadar varmis.Bizim insanoglunun hayvan besleme meraki yuzunden fast food bagimlisi hayvanlar olmuslar.Hatta son arastirmalarda kanlarinda kolestrol tesbit edilmis.Bu nedenle kendi besinlerini kendileri bulsunlar diye artik onlari beslemek kesinlikle yasakmis. Ancak gordugum kadariyla besinleri aradiklari yerler halen ormanin ici degil maalesef..Cop kutulari..Dogal yasami zarar verdikce aslinda herseyin dengesi altust oluyor.Cunku ormanda saat gibi isleyen birbirine bagli bir yasam akip gidiyor. Onlarin evlerini yokettikce,ac biraktikca, ya da olur olmaz simariklikla dogal yasamlarindan kopardikca kendimizi de dogadan kopariyoruz.
Son arastirmalara gore 1930 ile 1953 yillari arasinda bolgede 100 bin kilometrekare yagmur ormani yokolmus. Durum bu kadar korkunc.
YEMEK ZIYAFETI
Tum bu dogal solenden sonra aksam yapmak istedigim bir sey vardi.Aileden gelen gelenegim; bir yere gidince oranin yerel lezzetlerinden tatmadan donmek olmaz.Motelde ahbap oldugum Ingiliz bir ciftle beraber kasabanin en guzel restoranina gittik. Iki seyi merak ediyordum.Surubi isimli bir cesit gol baligi ile meshur gurme salatasi ( palmiye kalbi ) yiyecektim. Soyleyeyim balik olaganustu degildi..(Yagmur ormani disinda yetistirilmis)Palmiye kalbi salatam ise aynen enginar tadindaydi.Istanbulda da enginara bayilirim. Salata gayet lezzetliydi.Ancak lezzetli bir salata icin doganin dengesini bozmak ne kadar adil karar sizlere ait.
SON BIR DURAK
Misiones bolgesi bana bambaska bir cografyada doganin icinde bir gorsel solen sunmustu. Bolgeden ayrilmadan once ise gormek istedigim cok onemli bir duragim daha vardi. Oyle ya " The Mission" ( Misyon) filminin muziklerini bosuna mi almistim?
Saturday, March 17, 2007
PARQUE NACIONAL IGUAZU-ARJANTIN TARAFI





Guarani dilinde IGUAZU (Buyuk Sular) anlamina geliyor.Inanislarina gore Orman tanrisi Tupaya bakire kizlar kurban ediliyor. ancak Toraba isimli savasci genc; bu gelenege karsi cikip sevdigi kiz Naipur ile kacmaya karar veriyor.Ancak her ikisi de tanri Taipunun gazabina ugruyor.Kizgin tanri tam asiklar gecerken nehir yatagini kiriyor. Naipur yardan asagiya dusup bir kayaya donusuyor.Toraba ise tepenin yukarisinda sevgilisine bakan ancak ulasamayan bir agac oluyor.Bulundugum cografyanin mitolojik aciklamasi boyle..Jeolojik aciklamasi ise daha az romantik.Milyonlarca yil once bolgede yeryuzu kirilinca lavlar bolgeyi kapliyor ve gectigi alanda katman katman teraslar olusturarak soguyor.Iste bu teraslarin uzerinde once yesil orman ortusu; yani yagmur ormani gelisiyor. Son etapta ise bolgeye Guney Brezilyadan gelen Iguazu nehri ile Parana nehirleri ulasiyor.Iki nehrin bulustuklari noktaya ise Seytan Bogazi deniyor.
IGUAZU PARKI
Bu cennet kosesini bu kez Arjantin tarafindan daha yakin gornek icin;ikinci gun Puerto Iguazu otobus terminalinden Iguazu Dogal parkina dogru yola ciktim. Her yarim saatte bir kalkan otobusle 20 kilometre uzakliktaki park alanina ulasak cok kolay oldu..Park oldukca iyi organize edilmis etaplardan olusuyordu.Asagi Hat;Yukari Hat;Yesil Hat;San Martin Adasi ve Macuco Hatti gibi bolumlere ayrilan parki dolasmak icin en az 8 saat gerekiyordu.Ben de oyle yaptim.
BUYUK MACERA
Daha once Iguazuyu ziyaret eden herkes mutlaka gormem gerektigini soyledigi icin ilk is olarak (Buyuk Macera) isimli motor turuna rezervasyon yaptirdim.Dogru soyluyorlarmis. Uzun suredir bu kadar eglenmemistim.Yaklasik 1 saat suren gezinin ilk bolumunde bizi genis askeri kamyolara aldilar.Bir rehber esliginde yaklasik 20 dakika yagmur ormaninda ilerledik.Aldigim bilgilere gore;670 kilometrekarelik parkin sadece yuzde 20 si ziyarete acikmis.Park sadece bolgenin degil tum dunyanin bio cesitliligi ve ekolojik dengesi uzerinde cok onemli bir rol oynuyor..Yari -tropik olan parkta 450 den fazla kus ve 70 in uzerinde memeli hayvan yasiyor.Sadece park bolgesinde 1000 (bin) den fazla bitki cesidi var.Misiones bolgesi Arjantin cografyasinin sadece yuzde 1 ini kaplamasina ragmen,ulkedeki kus turlerinin yarisini barindiriyor.
Iste bu bilgiler esliginde ormandan ilerlerken kamyonumuz birden durdu.. Rehber ileride yuksek bir agacin govdesinden adeta sepet gibi asili duran pembe renkli orkideleri gosterdi
Meger parktaki 85 cesitli orkideden bir cinsi agac govdesinde yetisiyormus..Ilk defa goruyordum.
Az ileride ise bu kez albeniden uzak ciliz bir palmiyenin onunde durduk.Ismi ( Palmito) imis. Meger Siyah meyveleri yagmur ormaninda basta tukanlar olmak uzere bircok hayvanin besin kaynagiymis. Ayni zamanda bitkinin tepesindeki "palm heart" (palmiye kalbi) denilen kubbe ise lezzetli "gurme salatalari"nin bastaci imis. Lezzetli bir ralm haert yiyebilnek icicn agacin en az 15 yasinda olmasi gerekiyormus.Sirf bu nedenden oturu kacak ormancilar binlerce palmiyeyi yoketmisler.Palmiyenin kalbi kesildiginde bitki yasayamadigindan ,yagmur ormaninda bircok hayvan da ac kaliyormus.Yani dogal yasam bu lezzet avciligi yuzunden buyuk bir yara almis. Dogada herseyin birbirine ne kadar bagli oldugunu gosteren onemli bir ornekti.Su anda sadece yagmur ormani disinda yetistirilen palmiye kalbi tuketimine yasal olarak izin veriliyor.. (daha sonra ne menem bir sey oldugunu merak edip; kasabadaki restorantta sertifikali bir palmiye kalbi salatasi yedim.ileride bahsedecegim)
Kamyon ilerledikce rehber saymaya devam etti..Meger park (Buyuk kedilere) de evsahipligi yapiyormus.Yani Jaguarlarin dogal yasam alani imis (!!) Ayni zamanda puma; jaguarundi ; margay kedisi gibi hayvanlari barindiriyormus.Ancak nesilleri giderek tukenen bu hayvanlardan park genelinde sadece 70 jaguar bariniyormus.(Yahu ben nereye geldim) diye dusunurken kamyondan indik.Kisa bir patikadan asagiya yuruyup nehrin kiyisina ulastik.
SAGLAM BIR DUS
Burada 30 kisilik surat motorlari bizi bekliyordu.Can yeleklerini giyip,esyalarimizi su gecirmez plastik torbalara koyduk. Cok istememe ragmen daha once rafting turlarina hic katilamamistim. O nedenle bu geziye katilmak cok hosuma gitti.Sonraki 10 dakika boyunca surat motoruyla selalelerin yanlarinda gezdik..Oyle guzel ve oyle guclu akiyorlardi ki hayran olmamak elde degil.Son 10 dakikaya girdigimizde San Martin selalesi karsida duruyordu. Rehber fotograf cekilebilmesi icin bir sure motoru durdurdu.Sonra tekrar hareket ettik.Ne yapacagiz diye dusunmeye firsat kalmadan motor tam gaz selalenin altina dogru ilerledi. Saka yapmiyorum. Tam altina dogru !!Yaklastikca motordan cigliklar yukseliyordu..Ve az sonra selale bizi yuttu..30 saniye kadar bu kuvvetli su kutlesinin altinda kaldik..Bir yandan guluyorum bir yandan gozlerimi acamiyorum..Saglam bir dus aldiktan sonra geri donduk.Olaganustu eglenceliydi.
SAN MARTIN ADASI
Buyuk Macera bolumu sona ermisti: buradan sonra parki gezmeye kendim devam edecektim. Isin guzel yani park icinde butun etaplara ulasim ucretsizdi. Ancak yanima yedek giysi almadigim icin yaklasik 2 saat boyunca ic camasirima kadar islanmis vaziyette dolastim..(!!) Hemen motorla karsida bulunan San Martin adasina gectim. Az once ic camasirima kadar islandigim selalaye bu kez karsidan bakiyordum. O da ne ? Sularin kayalara carptigi noktada muthis bir gokkusagi vardi. Meger bu bolgede cok dogalmis. Ancak ben ilk kez bir gokkusaginin tam uzerinden baktim. Biliyorsunuz; genelde altindan gecerseniz dilek dilenir ama ben yine de bir dilek tuttum.Belli mi olur? Belki tutar. (haha) San Martin adasindan geriye aklimda kalan bir diger ani ise donus yolumda iguana ile karsilasmamiz oldu. Kivrila kivrila uzanan kisa patikadan ontarafa gidiyordum.Bir koseyi dondugunde yerde tam karsimda onu gordum..Gercekten bir kedi buyuklugundeydi!! Tombul kollari vallahi Garfield'in kollari gibiydi..Hantal hantal o da on tarafa dogru gidiyordu..Gorunce oyle bir ciglik attim ki, o da ben de baska tarafa kacistik..Onun yuzunden geri donup girise tam ters istikametten dolastim..(haha)
IGUAZU PARKI YUKARI VE ASAGI PARKURLAR
Tekrar motorla karsiya gecip bu kez selaleleri degisik perspektiften goren etaplara gectim.
Diyorum ya,parki gezmek pentatlon yarislari gibi (!) birinden digerine devam ediyorsunuz. Once selaleleri alt acidan goren Asagi parkuru gezdim.Sonra da ust aciya ciktim.Dingin nehrin tepeden nasil asagiya dokuldugune tanik oldum.Bunlari kolay kolay anlatiyorum ama her bir parkurun cevresinden dolasmak en az 1 saat surdu.(!!) Bana tum yorgunlugumu nutturan ise geziye eslik eden yuzlerce kelebek oldu.Birbirinden farkli renklerde olaganustu guzellikte kelebekler her an heryerdeydi..Parkta her koseden kelebekler fiskiriyordu.Kafamda, cantamda, kolumda kelebeklerle yurudum..Samimi soyluyorum;Iguazu dogadaki ozel mekanlarindan biri..
TARIHCE
Bu ormani evleri bilip;onu yoketmeden doga ile barisik yasayan Guaranilerin gecmisi millattan sonra 1000 yilina kadar gidiyor.Bolgeye beyaz adamin ulasmasi ise 450 yil oncesine rastliyor.Onu ilk goren 1542 yilinda Alvar Nunez Cabeza de Vaca isimli Ispanyol oluyor. Ve "beyaz adam" selalelere bakip "Santa Maria" adini layik goruyor..Bence su anda sevindirici olan selalelerin ona ilk ismini veren Guaranilerin dilinde yani (Iguazu) olarak anilmasi .Beyaz adamin bu cennet kosesini farketmesi ile gorsel solene olan ilgi yavas yavas artiyor. Bolgedeki ilk turizm hareketi ise 19.yuzyilin sonlarina rastliyor.. Victoria Aguirra isimli bir bayan bolgenin ilk ziyaretcilerden. Onun devrettigi fonlarla orman icinden selaleye ilk tren hatti kuruluyor.. Giderek artan ilgiyi dikkate alan hukumet;1902 yilinda unlu peyzaj mimari Carlos Thays ile anlasiyor.Ve su an binlerce turistin gezdigi parkin temelleri atiliyor.
SEYTAN BOGAZI
Oldukca iyi duzenlenmis parkin hic suphesiz en can alici noktasi iki nehir sularinin kavustugu derin bogaz.Ismi (Garganta Del Diablo ya da Seytan Bogazi) Bu canavari gormek icin Ekolojik Tren ile once Seytan Bogazi istasyonuna gittim..Orman icinden gecen 10 dakikalik tren hatti boyunca kelebek ordusu trene eslik etti. Istasyona vardiktan sonra ise demir konstruksiyon bir kopru uzerinden Seytan Bogazina dogru 10 dakika yurumek gerekiyordu.Yurtdisindaki bazi hayvanat bahcelerinde tehlikesiz hayvanlar kafeslerde barinmiyor, Siz onlari acik alanda belirli mesafeden gorebiliyorsunuz.Bu parkur biraz bana onu cagristirdi. Once koprunun altinda akan sakin nehirde en az 5 kiloluk bir balik gordum.Az ileride ise kalabalik bir seyi fotografliyordu. Yaklasinca gordum.Su yuzeyinde minik timsah yavrusu uyuyordu.Saka yapmiyorum. Fotografini cektim. Demir kopru uzerinden ilerledikce ona dev su kutlesine giderek yaklasiyordum.Bir sure sonra sesini duydum. Canavar delicesine homurduyordu. Az ilerideki kalabalik olaganustu manzaranin isaretcisiydi..Yanina ulastigimda bir sure sadece bakakaldim.. Oyle gucluydu ki anlatmak icin kelimeler yetersiz. Hatirlayacak misiniz bilmem, hani " The Mission" (Misyon) filminde rahibin carmiha gerili olarak selaleden asagiya dustugu yer iste tam burasi.(!!)3 yada 4 barajdan ayni anda su birakildigini dusunun. Oylesine deli,oylesine guclu ..Ve tum bu manzarayi beton baraj duvarlari degil vahsi yesil bir bitki ortusu sariyor..Olaganustu. Doganin gucu karsisinda insanoglu bir su damlasindan farksiz..Bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.Oyle guclu gorunuyordu ki; gercekten icine atlayip kaybolmak istedim.(Bana bu seyahatte bana sulara atlama hissi geldi ya hadi hayirlisi.(haha))Dakikalarca seyrettim.Onlarca kez denklansore bastim.Gercekten bunca yurumeye ,butun gun dolasmama degmisti.Gerisin geri trenle parkin girisine dondugumde parkta tam 7 saattir dolastigimi farkettim.Ne kadar yoruldugumu otobuse bindigim an anladim.Motele dondugumde yemek bile yemeden uyudum.
LA TIERRA COLORADA -RENKLI TOPRAKLAR







Yeni bir seyahate cikiyordum. Ancak hareketten once yapmam gereken bir sey vardi. Yolculuga birkac saat kala kosarak bir muzik markete girdim. Dogruca " Film Muzikleri"bolumune ilerledim.Onu bulacagimi biliyordum.Robert de Niro ve Jeremy Irons in oynadigi tam 7 Oskarli " The Mission" (Misyon)filminin CDsini satin alip cantama attim. Ne de olsa filmin cekildigi topraklara gidiyordum.Amacim bu kisitli zaman zarfinda Iguazu selaleleri ve cevresindeki Yagmur Ormanlari Parkini gormekti.Iguazu selaleleri Arjantin ve Brezilya ve Paraguay sinirinda yagmur ormanlariyla cevrili bir cografyada yer aliyor.Her nekadar benim seyahatimde en sona kaldiysa da,Arjantindeki turizm hareketinin bir numarali cekim merkezi.Benim icin de tatliyi en sona saklamak gibi oldu..(haha) Bolgenin adi "Misiones"(Misyonlar).17.yuzyilda Cizvit misyonerlerin merkez ussu olmasindan dolayi bu adi almis.Ben de gormeden donmek istemedim..
RENKLI TOPRAKLAR
Uzun otobus yolculugumda pek uyuyamadim.Sabahin ilk isiklariyla pencereden disari baktigimda ise uykum tamamen acildi.Yine bambaska bir cografyaya gelmistim. Buraya bosuna " La Tierra Colorada" (Renkli Topraklar) dememisler.Bakip da koymuslar.Toprak taba rengi.Meger yogun oranda demir oksit iceriyormus.Koyu bordo ile taba rengi arasinda degisen toprakta delicesine biten acik yesil dogal bitki ortusu onumde kilometrelerce akip gidiyordu. Dogal olarak bu fon uzerinde hersey farkli gorunuyordu.Beyaz citler daha beyaz,sari boyali derme catma ahsap kulubeler daha canli.Kulubelerin onunde tenekelere dikili cingene pembesi cicekler gordum. Bir cocuk otobusun yanindan kosuyordu. Az sonra ekili arazilerden gectik. Misir,muz ve yerba mate (ictikleri mate cayinin bitkisi)ekili tarlalar uzerinde topak topak beyaz bulutlar arasinda gokyuzunu gordum..Gun yeni basliyordu.Oysa kimileri icin baslamisti bile.Biraz ileride arazi araclari calisiyordu..Hemen arkalarinda kamyonlar tepeleme agac kutuklerini tasiyordu.Insanoglu ormani dis gibi oyuyordu iste. Kucuk ve orta olcekli kagit isleyen fabrikalardan gectik.Az otelerinde ise onlarca otel insaati yukseliyordu. Hergecen gun eriyen yagmur ormanlari,her gecen gun cogalan insan nufusu ,kuresel isinma,butun gercekler otobusun penceresinden bir film seridi gibi onumden geciyordu.
PUERTO IGUAZU
Birazdan Arjantin sinirindaki Puerto Iguazu isimli kasabaya vardik.Selalelere 20 kilometre uzakliktaki kasabanin her kosesi motel ve otellerlr doluydu.Motelimi bulduktan sonra yarim gunumu degerlendirmek icin harekete gectim.Iguazu selaleleri Brezilya ile Arjantin siniri arasinda 2 kilometrelik bir alana yayilmis..Ilk olarak selaleleri panoromik goren Brezilya tarafindan baslamaya karar verdim.(Programcilar bilir;goruntulere genis aci ile baslamak herzaman faydalidir..haha )Brezilya tarafina gecmek icin 2 secenegim vardi. Ya; otobusle sinirdan gecip Foz de Iguacu kasabasina gidecek,ve oradan ikinci bir otobuse binip selalelere ulasacaktim ya da taksi ile gidecektim. Taksinin gezi suresince beni bekleyip geri getirecegini ve ucretinin sadece 25 US $ (yaklasik 40 milyon) oldugunu ogrenince ikinci secenegi tercih ettim.Az sonra bir Land Rover kapida bekliyordu. Sadece 20 dakika sonra Brezilya tarafindaydim..
BREZILYA TARAFI
Brezilya dogal parki 3 istasyondan olusuyor.Giriste bekleyen iki katli gezi otobusu ile istediginiz durakta iniyorsunuz. Ben katabimdan aldigim tavsiyeler dogrultusunda son durakta inip teraslardan asagiya yurudum. Karsima uzun ;dar yemyesil bir vadi cikti.Vadinin boynundan asagiya ise yaklasik 2 kilometre boyunca beyaz gerdanliklar sarkiyordu. Onlarca selale ardi ardina dizilmisti..Bu gorsel soleni genis perspektiften gormek icin Brezilya tarafinda olmak daha uygun.Efendim olayin bilimsel aciklamasina gelirsek durum soyle ozetlenebilir:Aslinda Iguazu nehri Atlantik Okyanusundan birkac mil otesinden dogup 1320 kilometre ilerliyor ve Parana nehri ile birlesiyor..Son 133 kilometresi Arjantin ile Brezilya arasinda dogal sinir olusturuyor. iki nehir kucaklastiktan sonra ise yaklasik 240 feet yani 80 metre yukseklikten asagiya dokuluyor.Iste burasi bolgenin alamet-i farikasi Seytan Bogazi denilen nokta.Olaganustu bir manzaraydi. Agzindan kopuklar fiskiran bir canavar gibiydi. Evet ben de bir selale kavrami vardi ama boylesine genis boylesine guclu su kutlesini ilk kez goruyordum.Siz deyin 3 ben diyeyim 4 barajdan ayni anda birakilan suyun birbirine karistigini dusunun. Buyuleyici. Etkileyici. Urpertici. Sarhos edici.Binlerce metrekup suyun siddetinden vadinin dibi gorunmuyordu.Bir sis bulutu ile kapliydi.Bu delicesine sagiya dokulen canavarin tepesinde ise surekli helikopterler calisiyordu.Insanoglu gordugu ile tatmin olmuyor biliyorsunuz.Hep daha fazla hep daha fazlasini istiyor.Bu manzara uzerinden helikopter ile ucmak yaklasik US $60 mis.Nasil bir goruntu solenidir dusunemiyorum.Ancak sadece Brezilya tarafindan izizn var.Gurultu dogal hayati tehdit ediyor gerekcesiyle Arjantin tafarinda ucuslar yasak.
KUCUK ANEKTOD
Goruntuye hayran hayran bakarken ben de birden simsek cakti! Tam bu noktada seneler once bir TRT sanatcisi ile yaptigim sohbet aklima geldi..Bir roportaj vesilesiyle tanistigim ve arada odaya ugrayip hatirimi soran bu hanimefendi dunyayi bir hayli dolasmisti.Bir gun haberlerin spikerler odasinda bana Brezilya seyahatindeki bir selaleden bahsetmisti. Blink!! Cok garip demek ki insan beyni hicbir seyi silmiyor.Iste o an beynimde konusma tekrar canlandi.O kadar guzel anlatmisti ki,cok gornek istenistim.Icimden bir gun ben de gormeyi dilemistim.Evet,saka degil,su an selale gercekten karsimda duruyordu!! Dilegim gerceklesmisti..Bu seyahat bana hayallerin pesinden gitmeyi, hedefleri belirleyip gerceklestirmek icin caba sarfetmenin gucunu gosterdi. Onumdeki manzaraya bir kez daha baktim.Onu ve icinde bulundugu cografyayi tanimak icin Arjantin tarafina gecmek gerekiyordu..
Sunday, March 11, 2007
IGUAZU


...................................................................................................................................................................................................................................................................Okulum biter bitmez gormek istedigim son bir yer daha var.Buenos Airese en yakin mesafede diye en sona biraktim. Yakin dediysem otobusle 17 saat (!)Bir aksilik olmazsa 3 gun icinde gidip donmek istiyorum.Ancak biraz yorgunum,dua edin kolay bir seyahat olsun.Gorusmek uzere.
Friday, March 09, 2007
FLASH.. FLASH.. FLASH...

..........................................................................................................................................................................Sinavimi gectimmmm!! Okulum bitti..Aslinda elbette yeni donemde devam ediyor.. Ancak benim buradaki surem bitti maalesef! Bu son hafta gercekten ogrencilik gunlerime geri dondum. Once herkes ulkesinden bir konuda sunum yapsin dediler.Ben"Turk kahvesi"ni anlattim. Valla anlatirken bile canim cekti (haha )Ardindan once yazili ,daha sonra da sozlu sinavlarima girdim..Bu hafta faranjitim azdi ,bir yandan antibiyotik aliyorum,diger yandan gozum sisti.Halim cok komikti. Ancak hepsi tamamlandi iste.Valla keyfim yerine geldi.Mutluyum..
Thursday, March 08, 2007
HAVADAN SUDAN



................................................................................................................................................................................................................................................................................Bu sabah yagmur vardi Buenos Aires'te.Sabah erken kalktim.Yagmur damlalari mutfagin cam catisina dustukce uyumak mumkun olmadi.Kus yuvasi gibi merdivenle ciktigim asma kattaki yatagimdan asagiya salona indim..Aslinda bu kapali havada hicbir yere gidesim yoktu.Minik bahceme cikmak ve kahvemin icine yagan yagmur damlalarini seyretmek istiyordum..Ancak mumkun degildi ;bugun okulda sinav gunuydu..Yuzumu yikamak icin banyoya gittigimde ilk sok(!) beni bekliyordu..Oylece aynaya bakakaldim. Sol gozum digerinin iki kati buyuklugundeydi. Hani boksta sert bir yumruk almisim gibi. Daha once de Tunus collerinde gozume kum kactiginda ayni sey olmustu ama bugun hic sirasi degildi!!
Gercekten halen neden oldugu konusunda en ufak bir fikrim yok. Once gunes gozlukleriyle gitmeyi dusundum ama bu kapali havada sorulari nasil gorecektim?Mecburen bavulumdan yuzumun yarisini kaplayan asar-i antika gozluklerimi buldum.Gercekten liseli kizlara donmustum.(haha) Gozlukle vakit kaybettigimden sinava gec kaliyordum.Taksi ile gitmeye karar verdim.Bu yagmurlu havada burada taksi bulmak da en az Istanbuldaki kadar zor.Buldugumda ise ikinci (sok) dalgasi geldi...Sanki bir bilgisayar oyununa girmis gibiydim,biri bitmeden digeri basliyordu..Cantamda bozuk para yoktu. Buenos Airesin alameti farikalarindan biri taksicilerin para bozmamasi..Adam beni yari yolda indirebilir diye,bastan soyledim.Elbette bozuk parasi yoktu. Ancak acikli suratimin hatirina yolda bozdurmayi kabul etti.saganak yagmurda kosarak gittigim bir restorantta bozdurup tekrar taksiye geri dondum.Sansliydim.Sinava yetismistim.. (haha)
BU BENIM SINAVIM
Sinavin ilk bolumu bir metin incelemesi ve sorulari cevaplamakti. Sinavdan cok arastirma ilgimi cekti.Konu "kararsiz insanlar"di. Bilimsel arastirmalar kararsiz insanlarin hep tatminsiz,hep arada derede ve hep huzursuz olduklarini ortaya koymustu.Onlar bir karar verdiklerinde bir daha yenisini alamamaktan korkanlardi.Bir seye kavustuklarinda ise,ya digeri elimde olsaydi diyenlerden..Cogu mukemmelliyetci olduklarini savunuyordu. Ancak aradiklari oylesine uzakti ki,ellerindeki ile yine mutsuz kaliyorlardi.Cogu fazla disiplinli ailelerin cocuklariydilar.Ilk yillarda baslayan,bu kendini birilerine begendirma cabasi ,yillar icinde kronik bir kararsiz insan modeline donduruyordu cogunu.Cok ogretici,dusundurucu ve bir o kadar tanidik bir metindi. Ancak daha sinavim bitmemisti..Garip bir tesaduf mudur bilinmez,son bolumde; is hayatinda kararsizliklar yasayan ancak yasamini degistirmeye cesaret edemeyen bir arkadasima tavsiyeler vermem gerekiyordu. Yaklasik 6 ay sonra ne demem gerekiyordu?Tanrim! Yukarida birileri bugun benimle oyun mu oynuyordu??
DUNYA KADINLAR GUNU
Sinavdan ciktigimda karnim acikmisti..Girdigim restorantta cabuk olsun diye gunun menusunu (menu del dia) istedim.Ancak burada bircok yemegi ismarladiktan sonra pisirdiklerini yine unutmustum.Gercekten yaklasik 25 dakika bekledikten sonra tavugum geldi. Bugun Pembe Panterin bulutu benim uzerimde geziyordu,anlamistim..Olsun ne yapalim,bu da gececekti.. Dedigim oldu..Yemegin sonunda garson kiz masaya (kirmizi bir gul) getirdi..Saskinlikla suratina baktim..Meger bugun Dunya Kadinlar Gunuymus.. Buenos Aires'te adetmis.Restoranttaki tum bayanlara kirmizi gul verdiler. Yemekten ciktigimda saganak yagmur devam ediyordu.
Gulumsedim.Her yagmurun sonunda bir gokkusagi vardi biliyordum..
Tuesday, March 06, 2007
LA BOCA 'DA BIR PAZAR GUNU




Bir sehri tanimak icin o sehirde dogmaniz yeterli olmayabilir.Kimi zaman bir yabancidan daha
yabanci hissedersiniz dogdunuz kentte.Kimi zaman icinde yasayip da onu anlamamak agir gelir. Tercihen turist olup gelip gecmek belki caninizi daha az acitir. O zaman o kadar dokunmaz insana. Oyledir.Zordur buyuk sehirde yasamak. Buyuklugu cezbeder ama sizi yutmasina izin vermemek gerekir. Bilirsiniz binlercesini yutmustur oysa.Gectigimiz Pazar cantamizi calanlar o kaybolmus ruhlardan sadece ikisiydi...
AILE YEMEGI
Gun aslinda keyifle baslamisti.Patagonya gezim sirasinda bir ciftle tanismis ve cok guzel bir gezide birarada olmustum. her gezi sonunda yapildigi uzere elektronik adresler degis tokus edildi.Benim icin en guzel supriz,dondukten sonra posta kutumda buldugum benimle Buenos Aires'te gorusmek istediklerini soyleyen not oldu.Andrea ve esi Diego gectigimiz Pazar gunu beni aile arasinda bir ogle yemegine davet ettiler.
LA BOCA
Ziyaretin samimiyeti kadar mekani da benim icin cezbediciydi.Cunku La Boca Buenos Airesin en tarihi semti. Tangonun tohumlarinin atildigi semt.Ilk gocmenlerin bu sehirde ilk yerlestikleri semt.Derme catma aliminyum binalar o gunlerin hatirasi olarak halen yasatiliyor.O nedenle onemi buyuk. La Boca turistik olmasina ragmen bir o kadar da hirsizlik ve gasp ile namlanmis bir semt. Ulkenin -hatta dunyanin-en unlu futbol takimlarindan birine ev sahipligi yapan bir semt. Maradona'nin takimi. Her hafta maclarda cikan olaylar yuzunden de oldukca namli bir gecmisi var. Bu nedenle o semtteki evlerden birine konuk olmak beni daha da cezbetti.
EV PIZZASI
Uzun suredir yasadigim en guzel Pazar gunlerinden biriydi. Kalabalik bir aile.Anneanneler, dedeler,torun taklavat bir masanin etrafinda toplanmisti.Menude ise ev yapimi pizza vardi!!Vallahi kac dilim yedigimi hatirlamiyorum. Ben de kirik dokuk Ispanyolcamla onlarla sohbet ettim.Yemekten sonra erkekler maca gitmek uzere evden ayrildi.Pazar gunu mac gunuydu. Stadyuma zaten 3 sokak mesafedeydik.Andrea da bana etrafi gezmeyi teklif etti. Sonucta dogup buyuduklari mahalleydi.Memnuniyetle kabul ettim.
BIR ANLIK KARGASA
Daha onca 2 kez daha gitmistim ayni semte.Belki dikkatli olusumdan belki sansimdan bilinmez basima en ufak birsey gelmedi.Bu kez oyle olmadi.Kendime de sasiyorum.Sanki o semtten birisiyle dolasinca gorunmez bir kalkan giydigimizi falan mi zannettim bilemiyorum. Oyle arka sokak tenha bir kose falan degildi.Ana yoldan yuruyorduk. Yolun karsi tarafinda insanlar vardi. Yani gupegunduz,yolun ortasinda oldu. Yaslari oldukca kucuk iki genc karsi taraftan geliyordu.
Bir otobus duraginin arkasindan gecip devam edecektik.Ancak gecemedik. Cunku bizi tam duragin yanindan gecerken kenara sikistirdilar.Bir anda genclerden biri Andreaya arkadan sarilip etkisiz hale getirdi.Digeri ise cantasini cekistiriyordu. Hersey oyle ani oldu ki ne dusunecegimi bilemedim.Ben onlarin arkasinda kalmistim.Sadece cocuga arkadan iki tane cok kuvvetli tekme salladigimi hatirliyorum..O sirada cantayi koparttilar.Ve kosarak uzaklastilar.
ENDISE
Hersey toplam 30 saniye bile surmemisti. ancak yolun ortasinda birbirimize bakiyorduk. gercekten korkmustuk.Allahtan cantasinda yagmurluktan baska hicbirsey yoktu.Komik olan,benim ise herseyim yanimdaydi. Fotograf makinam, cuzdanim , kartlarim,herseyim.Tek sansim o sirada Andreanin arkasinda kalisim oldu..Evet kaybedilen hicbirsey yoktu.Guven duygusundan baska. .Andrea kayinvalidesinin evine donmeyi teklif etti. reddettim. Eger o an geri donseydik,evdekilerin panigiyle daha da korkup urkecektik. Devam etmek gerekiyordu. Olani oldugu gibi kabul edip yuruyup devam etmek. Oyle yaptik. Bir sure daha etrafta dolastik.Dukkanlara baktik.Ruhumuzu yatistirdik.Bu olay benden daha cok Andrea icin sarsici oldu. Cunku olay kendi yasadigi mahallede basina gelmisti..Dogup buyudugu ;aidiyet duygusu tasidigi semtte.O zaman bastigi yer sarsiliyordu insanin.Kendi mekaninda guvensizlik daha agir geliyordu insana.En kotusu bu huzursuzluk duygusuydu. Bir sehirde rahat yuruyememe endisesi. Bunun actigi yara kolay kolay kapanmiyordu.. Benim icinse oldukca sarsici ve cok onemli bir gozlemdi. Bu sehirde madalyonun oteki yuzunu bu kez cok yakindan gormus oldum..
Sunday, March 04, 2007
BIR KUCUK FOTOGRAF
.jpg)
......................................................................................................................................................................................................................................................................Duydum ki;hakkimda Istanbulda olduguma dair rivayetler varmis..(haha) Aslinda Istanbuldan hic ayrilmadigim;tum yazdiklarimi internetten kesip yapistirdigim anlatiliyormus..Kanit istiyorsaniz..Buyurun efendim.. Iste kanit..Hos eminim buna da Photoshop diyeceksiniz biliyorum..Hani bir ara ( Mahir ) vardi hatirlar misiniz? Mahir NewYork'ta Mahir Misir'da..Bu da bendeniz El Calafate de..
Thursday, March 01, 2007
ROXANNE


Yolculuklar size yeni insanlari da tanitiyor..Hos ,yolculugun sonunda en cok kendini taniyor insan..Ancak bazen oyle farkli bir hikaye cikiyor ki karsiniza ;dunyanin obur ucunda geldi beni buldu,dememek elde degil Anlatinca hak vereceksiniz..
Seyahatimin ikinci bolumune yalniz devam edecegim icin internetten kendime kalacak yer buldum..EL Calafate gayet turistik oldugu icin fiyatlar 3 kati pahaliydi...Neyse motelim sonucta temiz ve guvenli bir yerdi;rahat ettim.Motelin isletmecisi 40 yaslarinda Roxanne isimli bir kadindi.Bir kac kez markete beraber gidis,bir kac kahve sohbeti derken kisa surede ahbap olduk. Roxanne,bir sabah uzun suredir sasirmadigim kadar sasirtti beni..
-"Benim babam Turktu " dedi.. Kafami kaldirip suratina baktigimi hatirliyorum..Hani bizde
-" Nassi yani?" ifadesi vardir ya.. Aynen oyle..
-"Annem Buenos Aires'te zengin bir Turk ailenin yaninda hizmetci olatak calisiyormus.Ailenin ogluyla iliskileri olmus. Sonra olay ortaya cikinca annemi gondermisler.Yani ben istenmeyen bir bebekmisim" dedi..
Beni tahmin edersiniz.. Suratina bakiyorum.. Once dalga mi geciyor acaba ?diye dusundum..Yoksa her gelen turiste bu numarayi cekip sonra arkadan (kis kis) guluyor muydu? Ancak durduk yerde niye dalga gecsin?Hem oyle bir kadina benzemiyordu..
-"Ne oldu peki' " dedim..Anlatmaya basladi..O anlattikca adeta onumde bir Turk filmi yada bir Meksika dizisi canlaniyordu..
-" 10 yasina geldigimde annem beni giydirip,gecmiste calistigi eve gonderdi" diyerek devam etti. Kapiyi babannesi olacak yasli bir kadin acmis.
-"Kimsiniz" diye sordugunda;
-"Ben sizin torununuzum"demis. Iyi mi? Annesinin ismini soylediginde yasli kadinin gozleri faltasi gibi acilmis. Ve sonra kucuk kizi iceri davet etmis:salonda bir adam duruyormus.Kiza donerek;
-" Iste,bu senin baban" demis..Ancak salondaki adam kiza oyle soguk,oyle mesafeli yaklasmis ki
kosarak oradan uzaklasmis.
-"Benim icin babam orada oldu" diye konusmasini bitirdi Roxanne..
Tabi ben bu kadarcik bilgiyle tatmin olur muyum.. (Ne oldu peki?) (Sonra gormedin mi bir daha?) gibi onlarca soruyu arka arkaya siraladim.
Gormemis..Hatta Buenos Aireste o apartmanin onunden gecerken bile otobuste kafasini baska yone dondurmus. Cok sogudum ve bir daha da merak etmedim diye tekrar etti. Annesi sonra baska bir adamla evleniyor, Roxanne o adamin soyadini tasiyor. 8 yasindan itibaren temizlikci olarak evlerde calismaya basliyor. Resit olduktan sonra evden ayrilip bir sure arkadaslariyla hippi gibi oradan oraya geziyor. Bu yillarda tanistigi bir adamdan bir bebegi oluyor ancak adam bunu terkediyor. bebegiyle beraber bundan 20 yil once El Calafateye geliyor. Kasabada tanistigi bir adamla evleniyor. Bu adamdan tam 6 cocugu oluyor Roxanne in. Evet tam 6 tane.Ancak onca cocuk mu yoksa yasam mi yoruyor bilmiyorum;sorunlar artinca adamdan ayriliyor.. Aradan 4 yil gectikten sonra tekrar evleniyor. Su anda kasabanin belediyesinin soforu ile evli. Ve motelin isletmeciligini yapiyor..Evet;hikayesi ozetle boyle..
-" Herkesin hayati bir kitap gibi"dedi gulerek "Yasamda cok sey kaybettim. Kaybetmek ne demek cok iyi biliyorum. O nedenle benim icin artik hayatta sadece cocuklarim var artik"
Saskinliktan ne diyecegimi bilmiyordum..Diziler gercek hayattan alinmistir derlerdi de,inanmazdim..Bir sey demem gerekiyordu..Garip ama sanki bir nedenle gecmiste kalan babasiyla ilgili bir kac cumle soylemem gerekiyormus gibi hissettim.Ne denir ki?
-"Cok uzgunum " dedim "Cok uzgunum.Umalim ki, o adamin kendi cocuklari oldugunda senin hislerini biraz anlayabilmis olsun..Bir yandan da icimden adama sovup duruyorum. Allahin Patagonyasinda imajimiz yerle bir oldu diye..Saka bir yana yasam bizi hep digerleriyle siniyor,bunu biliyordum.
-"Benim icin onemli degil.Motele gelip kalsa belki tanimam bile.O adam o gun oldu benim icin " diyordu.Muhtemelen hakliydi.Elbette motelde dogal olarak cok Turk gelip kalmiyordu. Ancak bunca yil sonra niye bana bu hikayeyi anlatmisti, dusunmeden edemiyorum.Cunku bir turlu benim uzerimden bir bag kurulmus gecmisle bir hesaplasma yasaniyordu.Belki derinlerde bir sizi,hayalkirikligi su yuzune cikmisti..Benim icin ilginc olan ise;dunyanin obur ucunda garip bir hikaye beni bulmustu..Kim bu adam?diye merak edip ismini sordum.Yazdigi isim Turk ismi degildi..Evet,yureginize su mu serpildi,bilmiyorum ama ben biraz rahatladim..
-"Turk ismi degil " dedim. Imaji kurtaricam ya (haha)Halen o halimi dusununce guluyorum.
Gercekten de Arjantinde Turk imaji Arjantine ilk gocmenlerin ayak bastigi 20.yuzyilin basinda Osmanli neredeyse orada kalmis. Halen fes giydigimizi Arap harflariyle yazdigimizi saniyorlar. o nedenle gordukleri
her Suriyeli,Lubnanli ya da Arap kokenli onlar icin (Turco) yani Turk olarak geciyor.Roxannenin babasi da muhtemelen Ortadogu kokenli bir aileye mensup. Sonucta unutulmus bir hikaye.
Ancak onemli olan yaklasik 40 yil sonra bambaska bir cografyada iki yabanciyi ortak bir sohbette bulusturdu..
Son birsey yapmak istedim.Bos bir caba biliyorum ama kafasindaki Turk imaji konusunda tek yapabilecegim buydu.Roxanne den motelin adresini istedim...
-" Sana Istanbula dondugumde bir kart atacagim" dedim... Belki bu samimi caba biraz olsun ise yarar.Kimbilir..
Saturday, February 24, 2007
ALICE HARIKALAR DIYARINDA




Sonunu bilerek baslamakti benimki..
Belki heyecani,
huznu,olaganustulugu bundandi..Daha yola cikarken ilk ve son kez gorecegimi biliyordum. Belki bu yuzden gunluk bir tura (12 saat icin 80 US$)hayatimdaki en yuksek ucreti odedim.Degecegini biliyordum..Oyle oldu.
YOLCULUK
Sabah yedide beni motelimden aldilar.Yaklasik 30 dakika sonra Puerta Bandera isimli limana geldik.. Senaryo degismemisti.. Yine parka giris icin ekstra ucret odemek gerekiyordu.. Gercekten parasinda degilim ancak sabahin korunde otobusten inip kuyruga girmeye ne gerek vardi.. Artik homurdanacak kadar Ispanyolcam var ya.."bu bir sistem isi" dedim.. Arkamdaki Arjantinli " bizim memlekette sisteme kizacak daha o kadar cok sey var ki" demez mi.. Ne kadar tanidik..Bu sefer gayet modern bir katamarana dogru ilerledik. Son derece kibar murettabat bizi giriste karsiladi. Parayi verince hizmet de ona gore oluyor..
BUZ YESILI
Etrafinizda engin daglar dusunun.. Bir golde ilerliyosunuz..Gol dediysem bizim Van Golu gibi.. Arjantinin ismini tasiyor,ulkenin en buyuk golu..Ancak seyahatin ilk dakikasiyla siradanliktan uzaklasiyorsunuz.. Dibini gormediginiz ucuk yesil,tilsimli bir suda ilerliyorsunuz....Hani (buz yesili) diye bir renk vardir bilir misiniz? Meger tecrube etmis de koymuslar..Buz yesili sizi kendine hapsediyor..Oyle garip bir isiltisi var..Gercekten motordan atlayip icinde kaybolmak istiyorum..Soguktur biliyorum ama galiba ilk kez sogugu seviyorum.Sudaki dogal reaksiyonun uluslararasi ismi;"Glaciar milk" ya da "Leche Glaciara" imis. Turkcesi " Buzul Sutu".Bu tilsimli rengi buzullardan suya karisan mineraller veriyormus..Sabahin erken saatlerinde Seytan Bogazi denilen dar bir bogazdan gectik.Hergecen dakika buzullara daha cok yaklasiyorduk.Ben ise ;sanki Alice Harikalar Diyarina gelmis de yol aliyor gibiydim..
ILK DURAK ONELLI GOLU
Iki katli turist otobusleri gibi,golde ilerledikce hoparlorden cevremizde gorduklarimizle ilgili bilgi verildi.Asil gorsel solen; ogleden sonra baslayacakti.Ogle saatlerinde;katamaran bir kiyiya yanasti...Burasi Onelli Golu kiyisinda bir dogal park imis..Motordan inip bir ormanin icinde yurumeye basladik. Yaklasik 5 dakika sonra garip bir kus sesi kulaklarimizda cinladi...Rehber ismini soyledi ama anlamaya Ispanyolcam yetmedi.. Sadece kafami kaldirdigimda iki tanesini agacin dallarinda gordum..Yemyesil papaganlardi. Inanilir gibi degil! Fotograf makinemi cikardim.Ancak onlari goremedim..Yemyesil renkleri agacla o kadar kamufle olmuslardi ki ;vizorumde kuslari secemedim..Garip bir ormana ,garip bir cografyaya gelmistim,orasi kesin..
BUZDAN HEYKELLER
Yaklasik on dakika yuruyusun sonunda bir golun kenarina geldik.. Gol dediysem ;bir acik hava heykel muzesi dusunun.. Bir golun uzerinde buzdan yapilmis soyut sanat eserleri yuzuyor..Sanki acikhavada buzdan bir sanat atolyesine gelmis gibiyim..Yuce yaratici gunes isinlariyla her dakika onlari ozenerek yontmaya devam ediyor..Tam karsidaki vadide Onelli;Agassiz ve Bolada buzul daglari birbirini kucakliyor..Buzullardan kopan parcalar da onumuzdeki Onelli golunde yuzuyor.Olaganustu bir manzara..Etraftaki sessizlik tum bu olaganustulugu bir kat daha arttiyor..Tam bu noktada yemek molasi verdik.. Bir gun onceden soylemislerdi. Cok pahali bir restoran ya da kendi sandwicinizi getirme sansiniz var diye.. Ben ikincisini tercih etim.Buzdan heykelere bakan bir kayanin uzerine tuneyip, peynirli sandwicimi disledim..Hani o an kafasini sudan bir yaratik cikarsa,ona da sasirmayacaktim. Oylesine dunyadan kopuk,bir bilim kurgu fiminin icinde gibiydim..
BAMBASKA BIR DIYAR
Derin dondurucuyu actiginizda yuzunuzu yalayan o sogugu hatirlayin..O sogukta bir teknenin icinde gidiyordum..Rehber Arjantinin en buyuk buzulu olan Upsala Buzuluna dogru ilerledigimizi soylendiginde ;tekrar ust guverteye ciktim.Ayagimda ev sahibimden emanet iki numara buyuk botlar;uzerimde kat kat montlarim vardi.. Hersey egreti.. Hersey uydurulmustu.. Ancak buradaydim iste.
BUZ MAVISI ARJANTIN
Bir buyulu vadiye girmis gibiydik..Etrafimizda buzdan devasa heykeller yuzuyordu..Hayatimda ilk kez iceberg goruyordum.Motorumuz aralarinda slalom yaparken ; beynimde onlarca dusunce de birlikte kayiyordu.Yasadigim cografyadan oylesine farkli bir yerdeydim ki;adeta gerceklik duygumu yitirdim.Bundan bir yil once burada olabilecegim aklimin ucundan gecmezdi.Samimi soyluyorum; bir an gozlerimdeki yaslara engel olamadim..Hayatimda hic tahmin etmedigim bir cografyada olaganustu bir manzara ile karsi karsiyaydim..Onumde akip giden o anlari hayatimda bir daha yasamayacagimi biliyordum.Ancak herseye degerdi. Ailem , sevdiklerim , dostlarim icin onlara bir kez daha baktim.Iki gozumle degil,yuregimle manzarayi icime cektim.Ve Tanriya tesekkur ettim. Hersey icin tesekkur ettim.Biz yol aldikca iceberglerin bazilari suya batip cikiyordu. Yaklasik yuzde 15 ini gorebildigimiz bu buzdaglarinin yuzde 85 i suyun altindaydi..Hani dedikleri gibi ;"gercek" derinlerde gizliydi.. Kavramak o kadar kolay degildi..Rehberden ogrendigim kadariyla,buz katilastikca isigi gecirgenligi de azaliyormus.. O nedenle buzullarin cogu acik mavi. Bazilarinin renkleri ise parlament mavisine variyor..Bir gorsel solen gozumun onunden akip gidiyordu. Hani birazdan kollarini acmis Kate Winslet ile Leonardo Di Caprio onumden gecse ;belki rahatlayacaktim.Bunlarin hepsi filmmis diyecegim. Oysa gozumun onundeki hersey gercek.Bir o kadar da gercek disi..Diyorum ya,dusunce bombardimanina tutulmus gibiyim.Ilk defa o an ;Arjantin bayraginin neden acik mavi ve beyaz oldugunu anladim.Cunku bu cografyada iki renk birbirine bu kadar yakisamazdi.
UPSALA BUZULU
Motorumuz adeta bir kayak pistini andiran ;daglardan baslayip;bir ucu denize uzanan Upsala buzuluna dogru ilerledi.Upsala yaklasik 100o (bin) kilometrekare alana yayilan bir buzul. Maalesef gun gectikce eriyen buzullardan biri.20.inci yuzyilda Isvecli bir universite burada ilk kesif calismalarini yaptigi icin onlarin adi verilmis.Guney Amerikanin en uzun buzulu olma ozeligini tasiyor..Buzdan bir ucak pisti gibi gercekten:Arjantin hava kuvvetleri uzerinde talim yapiyormus..Ayrica bazi tur sirketlerinin bu buzul uzerinde "minitrekking" turlari var. Ancak bu kadar emanet kiyafetle yapilacak isler degildi elbet..
SPEGAZZINI BUZULU
Son duragimizda ise,bu kez en "yuksek buzul dagini "ziyaret ettik.Buzdan devasa bir duvarin yakinina geldik.En onemli ozelligi henuz erime isareti vermemesi.Sevindirici tabi.Tam tersine hergecen gun genisliyor.Ismini Carlos Spegazinni isimli bir botanikciden almis.Dogal cevresi ile en etkileyici buzullardan biri olarak kabul ediliyor.Buyuleyici bir durusu var..Yanindan ayrilirken tepeden minik bir parca kopup suya karisti..Sanki kafesinin yakinina gelince tepki veren vahsi hayvanlar gibi..Sanki (sinirima fazla girmeyin) dermis gibi..
KURU BUZUL
Gun gectikce isinan dunyamizda iklimler degisiyor,mevsimlerle ilgili ezberimiz bozuluyor. Nedenlerini bu kadar yakindan gormek beni daha da sasirtti.Donus yolunda kuruyan bir buzul gorduk.. Suyu cekilmis bir nehir gibiydi..Kuculmus.. Gecmisin izlerini dagin eteklerine birakmisti. Soguk hava ve gorduklerim beni oyle carpti ki,donus yolunda iceri girip biraz uyudum. Hani masallarin sonunda uykuya dalan masal kahramanlari gibiydim. Uyandigimda basladigim noktaya geri donmustum. Ancak ben eski ben degildim. Gorduklerimden sonra hicbir sey eskisi gibi degildi biliyorum..
Sunday, February 18, 2007
BIR BASKA GEZEGEN ..PATAGONYA





Kimileri aylar hatta yillar oncesinden planlar seyahatlerini..Arjantine tamamen tesaduf eseri gelisimden midir bilinmez,karsima cikanlara sasirmaktan yoruldum..Sanki bir denizalti,bir uzay mekiginde uyuyakalmisim da ,uyaninca kendimi baska bir yerde bulmusum gibi..Patagonya benim icin zaman ve mekan disi bir durak oldu..
YOLCULUK
Tamamen haritada gayet kisa gorundugune yanilip Ushuaiadan El Calafateye otobusle gitmeyi planlamistim..Yolculugun 20 saat surdugunu,meger Sili topraklarina giris cikis yapildigini ve Macellan bogazindan gecildigini seyahatte ogrendim..Diyorum ya hersey saka gibi..Macellan bogazini hicbir yer gormeden,otobusler arasinda bir feribotun icinde gectim..
EL CALAFATE
Gece yarisi El Calafateye ulastigimda gece o1 idi..Oldukca turistik bir kasabada oldugumu anlamam fazla surmedi..Otobus terminaline cok yakin sectigim motelimin sokagini sordugum duraktaki taksici bana " bilmiyorum" dedi (!!) Allahtan daha az paragoz olan digeri 2 sokak solda oldugunu soyledi..Yine bavulumu ceke ceke yeni bir yere gelmistim..
TURIZM MERKEZI-BASKAN KIRCHNER'IN MEMLEKETI
El Calafate Patagonyaya ozgu mavi renkli bir cesit bogurtlen..Ayni zamanda Arjantinin en unlu turizm merkezlerinden birinin ismi..Dunyaca meshur buzullara en yakin yerlesim yeri..Turizm hareketi fiyatlara oldukca yansimis.Tum yil bu 3-4 ayda kazandiklariyla gecindiklerinden hersey normalin 3 kati fiyatina satiliyor..Fiyatlara dogru orantili luksu kasabada bulmak ise oldukca zor..kucuk kasabanin bir diger ozelligi ise Baskan Kirchnerin memleketi olmasi..Kaldigim motelin 2 sokak gerisinde baskanin haftasonu evini gormek mumkundu..Bizim gibi olaganustu koruma onlemleri de alinmamisti.. karsisindaki kulubede 3 tane koruma polisi vardi o kadar.. Hatta adresin dogru olup olmadigini da kendilerine sordum (!) Bu kucuk kasabada hersey turizm uzerine kurulu idi..Ya araba kiralayacaksiniz;ya da tum ziyaretleriniz icin tur sirketlerine mahkum oluyorsunuz.. Ben de mecburen kelepceleri taktim..
BUZDAGLARI
-Cok sanslisiniz -dedi rehber,hepimizi selamlayarak..Yilin sadece 15 gunu bu kadar guzel havayi bulabiliyoruz..Diyorum ya.. Planlamayinca,sans da bazen yuzunuze guluyor..Sari bozkir bir alandan geciyorduk..Yaklasik 80 kilometre boyunca ne bir insan gorduk ne bir kulube..Hani bizim pidecilerde kafanizi kaldirdiginizda duvarda 2 poster asilidir.. Biri mutlaka memleketleri Uzungoldur,digeri meger Patagonyaymis.. gorunca tanidim (haha)
Engin bir gol ve eteklerinden yukselen yamaclari karli daglar..Buyuleyici.. sasirtici..Bir citin uzerine tunemis sahin benzeri bir kusun yanindan gectik..Oylece duruyordu.. Tablo gibi.. bakakaldim.. Bu cografyada kimi gun ruzgar saatte yuzde 150 kilometre hizla esiyormus. pek bir sey yetismiyor.. Doga ile basbasasiniz..
ULUSAL PARK
Kendi kendime mi nazarim degdi bilinmez.Parkin girisiyle fotograf makinamin pil kapagi kirildi.. hayir ama tam 17 senedir benimle her yere gelmisti.. beni burada birakmamaliydi..Garip bir sukunet geldi buralarda bana.. sanki herseyin bir cozumu olabilecegini hucrelerime sindirmisim gibi.. Yanimdaki turist aile bana sac bandimi kullanmami onerdi.. Gercekten de fotograf makinasinin etrafina gecirdigim sac bandi kapagi tutmayi basardi..Komik gorunse de ise yaradi..
PERITO MORENO
Burasi dunyadaki 54 doga harikasindan birisi.. Yas kutugune bakarsak,buzul cagindan gunumuze miras..1981 yilinda UNESCO tarafindan dunya mirasina dahil edilmis..
Ve size soyle sesleniyor..
"Burada sadece tek seyi oldur : Zamani
Buradan tek bir sey alip gotur: Fotograflarini
Burada tek bir seyi geride birak:Ayakizlerini..
O zaman Doga sana tesekkur edecektir "
KIRLILIK VE OZON
Gezegenimizin yuzde 76 si sudan olusuyor..Bunun yuzde 97 si tuzlu,geri kalan yuzde 3 u ise akarsular.. Iste bu yuzde 3 luk oranin da yuzde 70 i buz,yuzde 30 u akar halde..Maalesef bu yuzde 30 luk bolumunun yuzde 42 si de kirlenmis durumda.. Yani sadece dunyadaki yuzde 3 luk akar sularin sivi haldeki yuzde 30 unun yarisini icebiliyoruz...Durum bu kadar vahim yani...
Bir diger problem ise ozon tabakasi ..Yeni Zelanda,Avustralya ve Patagonya -Antartika dunyada ozondaki incelmeden en cok zarar goren 4 bolge..gecmiste 3 milimetre olan ozon tabakasi su anda 1 milimetreye inmis durumda..Son 12 yilda ultraviolet isinlari yuzde 2 nokta 3 oraninda artmis..Avustralya,yani Zelanda ve Patagonya da her gecen yil deri kanseri vakalari artiyor.. Guney Sili de koyunlar kor oluyor..Tum bunlar bir tarafa,bizim rehberin gozundeki snorkelden biraz kucuk gunes gozlukleri zaten herseyi ozetliyordu..Ne de olsa o buraya hergun geliyordu..
Ben ise ilk kez gelmistim.. Ne gorecegimden emin egildim.Rehber ekstra motor gezisi yapmak isteyenler el kaldirsin dedi.. Kaldirdim..Hicbir seyden mahrum kalmak istemedim. Ancak tum bu ekstralari bastan bilmek daha rahatlatici olabilirdi.. Bastan bilmek ve odemek daha kolay olurdu..Bunlar bize de pek tanidik " turist tuzaklari"ydi. Avrupa Birligi yolunda olmamizdan midir bilinmez,bu duzensizligi pek yadirgadim(haha )
PERITO MORENO
Ismini buralari ilk kesfeden bir gezgin gazeteciden alan Perito Morenoyu yakindan gormek icin turistler gol kenarinda kuyruk olusturmustu.Az sonra ben de bir motora bindim..Bir sure gittikten sonra uzaktan tum heybeti ile gorundu..
Nasil anlatacagimi bilemiyorum. 6 kilometre uzunlugunda,65 metre yuksekliginde beyaz bir duvara yaklastiginizi dusunun..Yaklastikca daha da kuculuyorsunuz..Doganin gucu karsisinda eriyip bir su damlasi haline geliyorsunuz..Yaklastikca tamamen beyaz olmadigini goruyorsunuz..Rengi aslinda acik mavi.. Hatta yuce yaratici bazi noktalara laciverte varan kesitler atmis..Yaklastikca soguk yuzunuze vuruyor..Sanki icimde ilk insanlarin ilkel heyecanini o bilinmezligi ve saskinligini yasiyorum..Sanki gen sifrem bir kitabi yuzyillar sonra tekrar acmis gibi..Perito Moreno tum heybeti ve tum guzelligi ile karsimda duruyor..Fotograf cekiyorum..Ayni kareden 10 tane cektigimi bilmeme ragmen yine de cekiyorum..Komik ama,sanki biryerlerde gozleri var da bize bakiyor gibiydi..Gercekten de bu dev duvar hareket ediyormus..Her gun 2 metre yerinden oynuyormus..Golu daralttikca guney ucunda dogal bir ark olusuyor... Her 4 yilda bir ;bu ark kiriliyormus..El Calafatenin her yerinde bu kirilma anini yansitan posterler satiliyor..Bu derece buyuk bir kirilma goremedim ama ben de sansliydim.. Once gokgurultusu gibi bir ses duyuldu..Sonra (pat.. pat.. pat.. kirilma )sesleri ve gunesli gunun hatirina minik bir parca dev duvardan asagiya muthis bir gurultuyle suya dustu..Sanki o benimle konusmustu..
Aksam 8 de kasabaya donerken farkli hissettim kendimi..Iyi tasarlanmis bir makale,guzel orulmus bir hikaye okudugunuzda yada notalarina dogru basilmis bir muzik dinlediginizde hissettiginiz o doyum ani vardir ya..Oyle dondum El calafateye..Ozum dogayla butunlesmisti.. Ozum kendinden beslenmisti..Doymustu.. Ve aceleyle tur sirketleri kapanmadan hemen ertesi gunku tura yazildim..Ertesi gun butun buzullari gormeye karar vermistim.
Wednesday, February 14, 2007
SULUBOYA TABLO GIBI





Tierra del Fuego ;(nam-i deger ates topraklari)giderek plastiklesen, kirlenen dunyamizda ender kalan cennet bahcelerinden biri .Doga adeta pastel renklerini buraya akitmis..Gezdikce daha cok sevdim. Seyahatimin benim icin en guzel yani araba kullanmak oldu.Saka yapmiyorum..Ates topraklarinda direksiyon salladim..Yaklasik 4 ay sonra direksiyon basina oturmak cok iyi geldi..Uc kisi kiraladigimiz Volkswagen GOL (ismini ilk defa duyuyorum) iki kapili otoyla ilk istikamet 12 kilometre uzakliktaki Ates Topraklari Ulusal Parki oldu..
ULUSAL PARK
ULUSAL PARK
Oldukca yagmurlu,kapali soguk bir havada milli parki dolastik.. Yagmurda da doga baska yuzunu gosteriyor insana.. Yesil,orman,gol her iklimde ayri tat veriyor.. Her kosede hoplayan yaban tavsanlarini gormek,dikenli dallarina ragmen calafate (mavi renkli bir cesit bogurtlen)(berberis buxifolia) yemek harikaydi..
YOLUN SONU
Hani (yolun sonuna geldik )derler ya..Gercekten Buenos Airesten gelen 3242 kilometrelik 3 nolu otoban (Ruta 3)burada son buluyor.. Parkin sonunda yol ;gole kavusuyor..Yolun bittigi yerde bunu belgeleyen bir de tabela var.Biz de onunde fotograf cektirdik.
TOLHUIN
Ertesi gun ise beni daha uzun bir yol bekliyordu.. Ushuaiadan 100 kilometre uzaklikta Fagnano Golunun kenarina kurulu Tolhuine gittik. Tolhuin,yerli dilinde (adanin kalbi) anlamina geliyor. Gercekten de cogragfi konumu itibariyle tam ismine uygun bir yerde..Bu cennet kosesi orman turizmi icin ideal bir yer.. Biz de ormanin icinde mustakil ;icinde odun sobasinin yandigi; iki odali ahsap bir pansiyonda kaldik.Ilk gun ormanin icinde yuruyus yaptik..Burada herseyden uzak,dogayla icice adeta kanimin temizlendigini hissettim..Onumuze cikan tilkileri gormek beni cok heyecanlandirdi.. sanirim bize cok yakin yasayan bir tilki ailesi vardi.. Aksam ise yemekten sonra Ispanyolca scrabble oynadik(elbette ben sozlukle oynadim!!) Ertesi gun ise arabayla Rio Grande tarafina ciktik..Bu istikamette kurulmus, bolgeye ilk gelen zengin gocmenlere ait bir cok ciftlik bulunuyor.Bazilari turizme acilmis durumda. Icinde goller,nehirler bulunan kilometrelerce arazileri gormek cok sasirticiydi..
GLACIAR MARTIAL
Ushuaiaya donup arabayi teslim etikten hemen sonra ;yagmura aldirmadan; Martial Dagina gitmek istedim...Nede olsa,ne gorsem benim icin altin degerini tasiyordu..Yukarida soguk sifirin altindaydi ve kar firtinasi vardi..Eva yukari cikmak istemedi;Susana tepeye yuruyerek cikmayi tercih etti.. Ben ise telesiyaya (aerosilla)bindim.Uzun suredir boyle guzel bir manzara gormemistim.. Soguga ;dondurucu soguga ragmen,bu buzul daginin beyaz isinlari beni kendine hapsetti..Yukaridan Beagle kanali kusbakisi gorunuyordu..Bunca zahmet ve soguktan sonra aerosillanin hemen asagisindaki kafede ictigim sicak sarap oyle iyi geldi ki; iliklerime isledi..Ushuaiadaki yolculugum sona ermisti..Onlardan ayrilip Patagonyaya;(dunyanin sekizinci harikasi )denilen baska bir noktaya ;El calafateye dogru yola ciktim..
Subscribe to:
Posts (Atom)